Türk Ceza Hukukunda Eşe Karşı Cinsel Saldırı Suçu

Anasayfa | Makaleler
Türk Ceza Hukukunda Eşe Karşı Cinsel Saldırı Suçu

Türk Ceza Hukukunda Eşe Karşı Cinsel Saldırı Suçu

Türk Ceza Kanunu (TCK) m.102/2’de düzenlenen eşe karşı cinsel saldırı suçu, evlilik birliği içerisindeki cinsel dokunulmazlığın korunması adına büyük bir önem taşımaktadır. Bu düzenleme, cinsel özgürlük kavramının sadece evlilik dışı ilişkilerde değil, evlilik birliği içerisinde de korunması gerekliliğini vurgular. Bu kapsamlı makale, söz konusu suçun kanuni düzenleniş şeklini, gerekçesini, geçirdiği değişiklikleri, maddi ve manevi unsurlarını, hukuka uygunluk nedenlerini, nitelikli hallerini, yaptırımını, soruşturma ve yargılama usulünü, doktrindeki tartışmaları ve Yargıtay kararlarını detaylıca inceleyecektir.

1. Suçun Kanuni Düzenlenişi ve Gerekçesi

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 102. maddesinin ikinci fıkrası, cinsel saldırı suçunun eşe karşı işlenmesi halini özel olarak düzenlemiştir. Bu düzenleme, 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu döneminde (ETCK) yaşanan hukuki belirsizlikleri giderme amacı taşımaktadır. ETCK döneminde eşler arasındaki cinsel saldırı fiillerinin suç teşkil edip etmediği hususu doktrin ve uygulamada tartışmalıydı. Yeni TCK ile birlikte, eşin rızası dışında gerçekleştirilen cinsel davranışların da, belirli şartlar altında cezai sorumluluğa yol açacağı açıkça hükme bağlanmıştır.

Maddenin gerekçesinde, evlilik birliği içerisinde de kişisel özerkliğin ve cinsel dokunulmazlığın önemine dikkat çekilmiş, eşlerin cinsel özgürlüklerinin anayasal güvence altında olduğu belirtilmiştir. Bu düzenleme, aynı zamanda kadına yönelik şiddetin ve cinsel şiddetin evlilik içinde de bir suç olduğunu açıkça ortaya koymuştur.

2. Eş Kavramı ve Uygulama Alanı

Türk Ceza Kanunu'nda "eş" kavramına ilişkin doğrudan bir tanım bulunmamaktadır. Bu nedenle, ceza hukuku bağlamında "eş" kavramı, Türk Medeni Kanunu'ndaki (TMK) resmi evlilik tanımına göre belirlenir. Geçerli bir evlilik akdi olmaksızın kurulan fiili birliktelikler veya dini nikahla yapılan evlilikler, TCK m.102/2 kapsamında "eş" sıfatını kazandırmaz. Yargıtay da bu konuda resmi nikah şartını aramaktadır.

Burada ortaya çıkan önemli tartışmalardan biri, 16 veya 17 yaşında evlenmiş olan reşit olmayan kişilere (evlilikle ergin kılınmış çocuklara) karşı eşi tarafından rızası dışında cinsel davranışlarda bulunulduğunda, hangi suçun oluşacağıdır: cinsel saldırı suçu mu, yoksa çocukların cinsel istismarı suçu mu (TCK m.103)?

  • Bir Görüşe Göre: Evlilik, kişiyi TMK uyarınca ergin kıldığı için, evli reşit olmayanlara karşı eşi tarafından işlenen cinsel davranışlar TCK m.102 kapsamında değerlendirilmelidir. Bu durumda, cinsel saldırı suçunun şikayete bağlı olması, çocuğun cinsel istismarı suçunun ise genellikle şikayete bağlı olmaması durumu farklı sonuçlar doğuracaktır.
  • Karşı Görüşe Göre: TCK m.6 uyarınca 18 yaşını doldurmamış her birey çocuktur ve ceza hukuku bakımından bu vasıf korunur. Dolayısıyla, evlilikle ergin kılınmış olsa dahi 18 yaşından küçük bir eşe karşı işlenen fiil, çocukların cinsel istismarı suçunu oluşturmalıdır. Ancak bu görüş, eşler arasındaki özel ilişkiyi ve TCK m.102/2'deki şikayet şartını göz ardı ettiği için eleştirilmektedir.

Yargıtay'ın genel yaklaşımı, suçun mağdurunun 18 yaşını bitirmemiş olması durumunda, Medeni Kanun uyarınca herhangi bir sebeple ergin olsa dahi ceza hukuku bakımından çocuk olarak değerlendirilmesi yönündedir. Ancak bu konudaki tartışmalar ve hukuki ayrımın netliği, uygulamada farklı yorumlara yol açabilmektedir.

3. Cinsel Saldırı Suçunun Maddi ve Manevi Unsurları

3.1. Maddi Unsurlar

Cinsel saldırı suçunun maddi unsuru, "cinsel davranışla vücut dokunulmazlığının ihlali"dir. Bu ihlal, bedensel teması gerektirir. Sadece sözlü veya jestlerle yapılan cinsel içerikli eylemler cinsel taciz suçunu (TCK m.105) oluşturur, cinsel saldırıyı değil.

Eşe karşı cinsel saldırı suçunda da fiilin ne olduğu tartışılmıştır. TCK m.102/1'de yer alan "basit cinsel saldırı" suçunu oluşturan eylemlerin eşler arasında işlenip işlenemeyeceği sorusu önem arz etmektedir. Kanun koyucu, TCK m.102/2 ile nitelikli hali (vücuda organ veya sair cisim sokma) doğrudan eşe karşı cinsel saldırı olarak düzenlemiştir. Basit cinsel saldırının eşler arasında işlenmesi halinde ise şikayet şartı ve cezada indirim söz konusudur.

3.2. Manevi Unsurlar

Cinsel saldırı suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. Failin, gerçekleştirdiği davranışın cinsel nitelikte olduğunu ve bu davranışı mağdurun rızası dışında yaptığını bilmesi ve istemesi gerekir. Failin cinsel arzularının fiil sonucunda tatmin olup olmaması, suçun oluşumu açısından belirleyici değildir; önemli olan fiilin cinsel amaçla gerçekleştirilmiş olmasıdır.

3.3. Hukuka Aykırılık Nedenleri

Cinsel saldırı suçunda hukuka aykırılığı ortadan kaldıran en önemli nedenlerden biri rızadır. Ancak rıza, hukuka uygun bir şekilde ve özgür iradeyle verilmiş olmalıdır. Eşe karşı cinsel saldırı suçunda da rızanın geçerliliği sorgulanır. Evlilik birliği içerisinde dahi, eşin cinsel ilişkiye veya cinsel davranışa yönelik rızasının bulunmaması, hukuka aykırılığı oluşturur. Rızayı sakatlayan cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden varsa, rıza hukuken geçersiz sayılır.

4. Nitelikli Haller ve Cezai Yaptırımlar

TCK m.102/2, cinsel saldırı suçunun vücuda organ veya sair cisim sokmak suretiyle işlenmesi halini eşe karşı işlenmesi durumunda özel olarak düzenlemiştir. Bu, suçun en ağır nitelikli halidir.

  • Temel Nitelikli Hal: Eşe karşı vücuda organ veya sair cisim sokmak suretiyle cinsel saldırı suçunu işleyen kişi, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılır.

Ayrıca TCK m.102'nin diğer fıkralarında genel cinsel saldırı suçları için belirlenen nitelikli haller, eşe karşı işlenen cinsel saldırı suçunda da uygulanabilir:

  • Beden veya Ruh Bakımından Savunmasızlık: Suçun, beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan eşe karşı işlenmesi.
  • Silahla İşleme: Suçun silahla işlenmesi.
  • Birden Fazla Kişi Tarafından İşleme: Suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi.
  • Üst Soy/Alt Soy/Kardeş Konumu: Suçun üst soy, alt soy, kardeş, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma, bakım, gözetim yükümlülüğü bulunan kişi tarafından işlenmesi (bu hükümler eşler arasındaki ilişkiye özgülenerek uygulanır).
  • Cezada Artırım: Bu hallerin varlığı durumunda, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Netice Sebebiyle Ağırlaşan Haller:

  • Beden veya Ruh Sağlığının Bozulması: Cinsel saldırı sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, ceza sekiz yıldan az olamaz.
  • Bitkisel Hayat veya Ölüm: Fiil sonucunda mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü halinde ise, faile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. Bu en ağır yaptırımdır.

5. Soruşturma ve Kovuşturma Usulü: Şikayet Şartı

Eşe karşı nitelikli cinsel saldırı suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, şikayete bağlıdır. Bu durum, suçun özelliği ve evlilik birliğinin hassasiyeti göz önünde bulundurularak getirilmiş bir istisnadır. Şikayet hakkı, mağdur eşe tanınmıştır.

  • Şikayet Süresi: Mağdurun, fiili ve faili öğrenmesinden itibaren altı ay içinde şikayette bulunması gerekir.
  • Şikayetten Vazgeçme: Mağdurun şikayetinden vazgeçmesi durumunda, soruşturma veya kovuşturma durur ve dosya kapatılır. Bu durum, mağdurun iradesinin yargılama sürecindeki etkisini artırmaktadır. Ancak, bir kez vazgeçilen şikayetten tekrar dönülmesi mümkün değildir.
  • Kamu Davası: Bazı durumlarda, kamu yararı veya mağdurun korunması gibi özel şartlar altında şikayet aranmaksızın resen soruşturma ve kovuşturma başlatılabilir.

Sonuç

Türk Ceza Hukukunda eşe karşı cinsel saldırı suçu, evlilik birliğinin kişisel özerkliği ortadan kaldırmadığı, aksine bu birliğin her iki eşin de cinsel dokunulmazlığını güvence altına alması gerektiği ilkesinin bir yansımasıdır. TCK m.102/2 ve ilgili düzenlemeler, eşlerin rızaları dışında cinsel davranışlara maruz kalmaları halinde hukuki koruma sağlamaktadır.

Bu suçla mücadelede, yasal düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanmasının yanı sıra, toplumsal farkındalığın artırılması, mağdurlara yönelik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi ve şikayet mekanizmalarına erişimin kolaylaştırılması büyük önem taşımaktadır. Doktrindeki tartışmalar ve Yargıtay kararları, bu hassas konunun hukuki boyutlarını sürekli olarak güncellemekte ve adaletin tecellisi için yol göstermektedir.

0 Yorum

Yorum Bırak

Hemen Ara