5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)

Anasayfa | Makaleler
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), ceza yargılamasının usulünü ve kurallarını düzenler. Amacı, adil ve hızlı bir yargılama ile maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlamaktır. Bu kanun, ceza soruşturması ve kovuşturması sırasında kimlerin hangi haklara sahip olduğunu, yetkili makamları ve izlenecek usulleri belirler. CMK’nın kapsamına, ceza muhakemesi sürecine katılan kişilerin hakları, görevleri ve cezaya ilişkin usul kuralları girer.

CMK'nın Amacı ve Kapsamı

CMK’nın açık hükümlerine göre kanunun kapsamı, “ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenlemek”tir. 5271 sayılı Kanun’un birincil amacı, maddi gerçeğe adil, hukuka uygun biçimde ulaşmaktır. Kısaca; suçluyu cezalandırmak kadar suçsuzun da korunması ve haklarının gözetilmesi, kanunun ilkelerindendir. CMK, eski 1412 sayılı Kanun’u yürürlükten kaldırarak 1 Haziran 2005’te yürürlüğe girmiştir ve bugünkü ceza muhakemesi sisteminin temelini oluşturur.

Ceza Muhakemesi Sistemindeki Yeri

Ceza muhakemesi kanunu, şekli ceza hukuku kapsamındadır. Şekli ceza hukuku, cezalandırmanın koşullarını değil, suç soruşturma ve yargılama işlemlerini düzenler. CMK, ceza soruşturma ve kovuşturma organlarının yetkilerini, yargılama aşamalarını ve kanun yollarını belirler. 5271 Sayılı CMK, bu bağlamda ceza yargılamasının en temel yasasıdır. Yargı sistemimizde, idari yargıda olduğu gibi genel yetki ilkesi yoktur; ceza davalarına CMK dışında özel kanunlar (terör, FETÖ vb.) da gelebilir, ama CMK esas düzenlemedir. Dolayısıyla CMK, suç sayılan fiillerin soruşturulması ve yargılanması usullerini belirleyerek ceza adalet sisteminin omurgasını oluşturur.

Şüpheli ve Sanık Hakları

CMK; şüpheli (soruşturma aşamasındaki kişi) ve sanığa (yargılanan kişi) geniş haklar tanır. Anayasa ve Kanun’a göre bu kişilere, savunma hakları aktif biçimde hatırlatılır. Örneğin; suç isnadının gerekçeleri açıklanır, susma hakkı hatırlatılır, avukat isteme/atama hakkı bildirilir. Bu haklar arasında; suçlamayı öğrenme, savunma yapma, müdafi (avukat) bulundurma, yakınlarına haber verme, tercümenden yararlanma sayılabilir. Ayrıca susma hakkı, kimlik bilgilerini doğru verme yükümlülüğü gibi önemli düzenlemeler mevcuttur. Genel olarak “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi geçerlidir; yani şüpheden zarar görecek taraf sanık sayılır. Hukuki yardım hakkı kapsamında avukat isteme hakkı ve barodan ücretsiz avukat yardımı gibi uygulamalar da garantilidir. Bu temel haklar, CMK tarafından güvence altına alınmış olup ihlali durumunda yargılamanın tüm aşaması geçersiz sayılabilir.

Müdafi (Avukat) Atanması ve Avukat Yardımı Hakkı

Şüpheli veya sanık savunmasını bizzat yapamayabilir; bu durumda kanun müdafi (avukat) atanmasını öngörür. CMK 150. maddesi uyarınca, kişi bir müdafi seçemez veya seçmek istemezse hâkim tarafından avukat atanır. Örneğin küçükler, ağır engelliler veya sağır-dilsiz kişiler için otomatik müdafi ataması vardır. Ayrıca, yeterli maddi imkanı olmayan sanıklar için CMK avukat yardımı (zorunlu müdafi) sistemi işletilir. Baro tarafından görevlendirilen avukat, ücretsiz savunma yapar. Cinsel saldırı, çocuk istismarı gibi çok ağır suçlarda mağdur ve katılanlar da talep ederse barodan avukat talep edebilir (zorunlu müdafi). Özetle, savunma hakkı devlete dayanıklı kılınmış; ifadesinde avukat isteme, savunmasını hazırlayacak desteği alma hakkı yasada güvence altındadır.

Yakalama ve Gözaltı Süreçleri

Yakalama ve gözaltı, kolluğun özgürlüğü geçici olarak kısıtlama işlemleridir. CMK 90’a göre suçüstü hali (suç işlenirken yakalanma veya suçüstü yakalama halinde kimliği belirleme güçlüğü) gibi durumlarda herkes geçici yakalama yapabilir. Polis veya jandarma, gecikmesinde sakınca varsa (delil kaybı vb.) yargı izni beklemeden de yakalama yapabilir. Yakalanan kişi derhal hakları (susma ve avukat hakları) konusunda bilgilendirilir.

Yakalamadan sonra, savcı kararıyla gözaltı uygulanır (CMK 91). İlk aşamada 24 saate kadar gözaltında tutulabilir; ağır suçlarda ve çok şüphelide bu süre 4 güne kadar uzatılabilir. Gözaltı süresi sonunda kişi hâkim karşısına çıkarılır ve sorgulanır; bu sorgu esnasında avukatı hazır bulunur. Ayrıca, gözaltı kararına karşı kolluk veya yakalanan yakınları, sulh ceza hâkimine başvurarak serbest bırakılmasını isteyebilir. Kısacası, yakalama “anında müdahale” iken gözaltı “soruşturma tamamlanana dek geçici tutuklama” niteliğindedir.

Tutuklama, Adli Kontrol ve Serbest Bırakma Kararları

Savcı veya hâkim, soruşturma sonunda suç şüphesinin kuvvetli olduğunu düşünürse tutuklama kararı verebilir. Tutuklama, CMK’nın öngördüğü en ağır tedbirdir. Tutuklamayı önlemek için hâkim; şüpheliyi adli kontrol altına alabilir. Adli kontrol; kişinin cezaevine girmeden, imza verme, yurtdışına çıkış yasağı gibi tedbirlerle denetlenmesidir. Adli kontrol ile tutuklama arasındaki en büyük fark, adli kontrolde şüpheli cezaevinden uzak tutulurken hâkimin belirlediği şartları yerine getirmek zorunda olmasıdır. CMK 110 vd. maddeleri adli kontrol usulünü düzenler; bu tedbire mahkeme karar verir ve denetim süresi kanunda sınırlıdır.

Savcı veya hâkim, daha sonra tutuklama veya adli kontrolün artık gereksiz olduğunu tespit ederse şüpheliyi serbest bırakabilir. Örneğin, CMK 103/2’ye göre soruşturma esnasında şüpheliyi res’en serbest bırakma yetkisi savcıdadır; ayrıca kovuşturmaya yer olmadığı kararında şüpheli salıverilir. Yani, deliller yetersizse veya koşullar oluşmazsa soruşturma durdurulur ve kişi cezalandırılmaksızın serbest kalır. Bu kararlara karşı CMK 268 vd. maddelerinde düzenlenen kanun yolları (itiraz, vb.) açıktır.

Delil Toplama ve Koruma Önlemleri

CMK’da ceza soruşturması ve yargılaması sırasında delil toplanması titizlikle düzenlenmiştir. Cumhuriyet savcısı maddi gerçeği ortaya çıkarmak için aleyhine ve lehine delilleri toplamak, güvence altına almak zorundadır. Kolluk kuvvetleri savcının emir ve gözetiminde delil toplar; örneğin arama, el koyma, yakalama gibi tedbirleri savcı emriyle uygular ve topladığı delilleri güvenli biçimde muhafaza eder. Gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda (örneğin delil kaybı riski) kolluk derhal hareket edebilir, ancak 24 saat içinde savcı onayını alması gerekir. Kanunda ayrıca arama, el koyma, bilirkişi incelemesi, tanık dinleme, bilirkişi ve teknik inceleme usulleri açıkça düzenlenmiştir. Delil kaybına karşı delillerin mühürlenmesi, CD/DVD’ye alınması, adli emanete konması gibi koruma tedbirleri öngörülmüştür. Özetle, CMK savcı ve kolluğa delil toplama yetkisi tanırken, delillerin hukuka uygun toplanması ve adli muhafazası için sıkı kurallar koymuştur.

İfade Alma ve Sorgu Usulleri

Şüpheli veya tanık ifadeleri ayrı usullere bağlıdır. İfade alma genellikle tanık, mağdur veya şikâyetçi beyanları için; sorgu ise şüpheli/sanık beyanları için kullanılır. CMK 147’ye göre; şüpheli sorguya çekilirken kesin kurallar uygulanır. Şüpheliye suçu hatırlatılır, susma hakkı bildirilir, avukat isteyebileceği ve barodan avukat atanabileceği söylenir. Ayrıca, yakalanan şüphelinin yakınları haberdar edilir ve delil toplamayı talep etme hakkı hatırlatılır. Tüm sorgu/ifade tutanakla belgeye bağlanır; bu tutanakta sorgunun yapıldığı yer-tarih, hazır bulunanlar, işlemin nasıl yapıldığı gibi hususlar yer alır. Sorgu sırasında susma hakkının kullanılması aleyhe yorumlanamaz. Polis veya savcı bünyesinde yapılan ifade alma işlemlerinde bu kurallara uyulmazsa, alınan beyan delil niteliği kazanmaz. Kısaca, ifade ve sorgu usullerinde şüpheli hakları ve usul güvenliği prensipleri sıkı biçimde gözetilir.

Soruşturma ve Kovuşturma Aşamaları

Ceza muhakemesi iki ana aşamaya ayrılır. Soruşturma aşaması; suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne (ya da takipsizlik kararı) kadar geçen evredir. Bu aşamada Cumhuriyet Savcısı, delilleri toplar, tanıkları dinler ve failleri araştırır; şüphelinin veya mağdurun haklarını gözeterek hakkındaki suçlamayı belirler. Şüphe yeterli görülürse savcı iddianame hazırlar, yetersizse takipsizlik kararı verir. Kovuşturma (yargılama) aşaması ise iddianamenin mahkemece kabulüyle başlar ve hükmün kesinleşmesine dek sürer. Bu süreçte mahkemede duruşmalar yapılır, taraflar savunma yapar ve deliller değerlendirilir. Sonunda mahkeme ceza veya beraat kararıyla davayı sonuçlandırır. Yargılama aşamasında da yasal hakların korunması esastır; taraflar iddialarını yineleyebilir ve karar üstüne kanun yollarına başvurabilir. Özetle; soruşturma savcının yürüttüğü ön inceleme evresi, kovuşturma ise mahkemede yürütülen yargılama evresidir.

Hâkim, Savcı ve Kolluk Görevlilerinin Görev ve Yetkileri

  • Cumhuriyet Savcısı: Soruşturmanın başlıca yürütücüsüdür. CMK 161’e göre savcı, delil toplama, tanık/doküman inceleme gibi her türlü araştırmayı doğrudan veya kolluğu yönlendirerek yapar; tüm kamu görevlilerinden bilgi isteyebilir. Savcı, adli kolluk talimatlarını yazılı (acil durumlarda sözlü) verir ve topladığı bilgileri değerlendirir. Soruşturma sonucunda iddianame düzenler veya takipsizlik kararı verir.
  • Kolluk (Polis/Jandarma): Savcının emrinde delil toplar ve suç soruşturmasını yürütür. Yakalama, gözaltı, arama, keşif gibi işlemleri gerçekleştirir; delilleri ve yakalanan kişileri hemen savcıya bildirir. Kolluk, verilen emirleri (arama, yakalama vb.) derhal uygular ve elde edilen delilleri adli muhafaza altına alır. Suç mahallinde ilk inceleme yaparak soruşturmayı başlatır.
  • Hakimler: Dava süreçlerinde bağımsız kararlar verir. Sulh Ceza Hakimleri genellikle soruşturma aşamasında (tutuklama, arama, el koyma, adli kontrol gibi tedbir kararları), Asliye Ceza Mahkemeleri ve Ağır Ceza Mahkemeleri kovuşturma aşamasında yargılama yapar. Hâkimler, CMK’da düzenlenen ilkelere uygun olarak duruşmaları yönetir, delilleri değerlendirir ve hüküm kurar. Ayrıca itiraz ve temyiz başvurularını inceler, cezaların infazını gözetirler. Kısaca; Savcı soruşturmayı, Kolluk uygulamayı yürütürken; Hâkim suçun ispatlanıp ispatlanmadığını karara bağlar. Bu görevlendirme, hukuk devletinin ayrılmaz parçasıdır.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

HAGB, mahkemece hükmolunan cezayı belirli bir süre erteleyerek; denetim süresi sonunda suç işlenmez ve yükümlülüklere uyulursa hükmün ortadan kaldırılması (davanın düşmesi) demektir. CMK 231’e göre HAGB koşulları şunlardır: Ceza hapisse 2 yıl veya altında olmalı (adli para cezasında da uygulanabilir); hükümde erteleme koşulları öngörülmelidir. Yani, mahkeme sanığa 2 yıl veya daha az hapis cezasına hükmedip “hükmün açıklanmasını belli süreyle geri bırakılmasına” karar verebilir. Denetim süresi boyunca kişi suç işlemezse, ceza yükümlülükleri kalkar. HAGB konusunda kanun şöyle der: “Kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmaması”. Bu, sanığa ikinci şans tanıyan bir uygulamadır. Özetle, HAGB ile mahkeme, düşük dereceli suçlarda sanığa adeta “eğitim fırsatı” verir; yeniden suç işlenmediği takdirde hüküm kesinleşmez.

Kanun Yolları: İtiraz, İstinaf, Temyiz

Ceza yargılamasında, verilen kararlara karşı çeşitli kanun yolları vardır. İtiraz genellikle sulh ceza hâkimliklerinin (örneğin tutuklama/adli kontrol) kararlarına karşı yapılır. CMK 268’e göre tutuklama kararının kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde sulh ceza hâkimliğine itiraz edilebilir; itiraz, asliye ceza hakimince incelenir. İstinaf ilk derece mahkemesi (yerel mahkeme) hükmüne karşı başvurulan ikinci derece kanun yoludur. İlk derece mahkemesinin kesinleşmiş hükmü, taraflarca bölge adliye mahkemesi ceza dairesine maddi vakıa ve hukuka aykırılık yönünden itiraz edilebilir. İstinaf incelemesinden sonra taraflar iddialarına devam ederse temyiz yoluna gidebilir. Temyiz, istinaf mahkemesi kararlarına yönelik olup Yargıtay’da yalnız hukuka uygunluk denetimi yapar. Özetle; sulh ceza kararları için itiraz, ilk derece hükümlere istinaf, sonrasında ise Yargıtay’a temyiz başvurusu öngörülmüştür.

CMK Kapsamında Mağdur ve Katılan Hakları

5271 sayılı Kanun mağdurların ve şikayetçilerin de haklarını gözetir. CMK 234’e göre mağdur veya şikayetçi; soruşturma aşamasında delillerin toplanmasını isteyebilir ve soruşturmanın selametini bozmamak koşuluyla savcıdan belge örneği alabilir. Cinsel saldırı, çocuk istismarı gibi çok ağır suçlarda mağdurun barodan avukat tayin etmesini talep etme hakkı da tanınmıştır. Kovuşturma aşamasında ise mağdur duruşmadan haberdar edilir, kamu davasına katılabilir (tazminat talebiyle davaya müdahil olur), duruşma tutanak ve belgelerden örnek alabilir, tanıkları davet edebilir. Gerekli hallerde mağdurun barodan ücretsiz avukat tayin edilmesi sağlanır. Katılmış (davaya katılan) mağdur, adli süreç sonuçlandıktan sonra davaya katıldığı ölçüde hükümlere karşı kanun yollarına başvurma hakkına sahiptir. Bu haklar mağdura anlatılıp tutanağa geçirilir. Sonuç olarak, CMK mağdur ve katılanların yargı sürecinde aktif rol almasını ve haklarını korumayı amaçlamış; bilgilendirme, başvuru ve avukat desteği gibi imkanlarla haklarını güvence altına almıştır.

0 Yorum

Yorum Bırak

Hemen Ara